Şamanizm
Sevgili dostlar merhaba!
Şamanizm bize herşeyin fiziksel dünyada belirmeden önce ruhsal dünyada oluştuğunu öğretir. Bugünlerde hep birlikte deneyimlediğimiz virüs sorununu da bir şamana sorsak bize bunun negatif düşünce formlarından oluştuğunu söylerdi. Siyasi, ekonomik ve çevresel olaylar ve durumlar koektifi negatif düşünce formlarıyla boğuyor. Karanlıkta Görenler adlı kitabımda şamanların dünyada olup bitene sembolik olarak baktığını paylaşmıştım. Ve benzerliklere baktıklarını. Şu anda insanların akciğerlerine saldıran bir virüsle karşı karşıyayız. Biraz durup yakın geçmişi hatırlarsanız yakın zamanda Avustralya’da ve ondan önce de Amazon ve Sibirya’daki korkunç yangınları hatırlarsınız. İnanılmaz sayıda hayvan da öldü. Dünyamızın akciğerleri olan ağaçlar maalesef yandı. Şimdi de akciğerleri etkileyen bu virüs ortaya çıktı. Doğa ile bağlantı değiliz, doğa biziz. Ve onu istismar etmeyi sürdürürsek kendimize zarar vermeyi de sürdüreceğiz. Kendimizle ve doğayla olan ilişkimizi gözden geçirmeye, düzenlemeye acil ihtiyacımız var. Kendinizle ilişkiniz nasıl? Sürekli kendinizi eleştiriyor ve yargılıyor musunuz? Kendinizi değersiz mi hissediyorsunuz? Biraz zaman ayırın ve neleri doğru yaptığınızı düşünün. Yaptığınız güzel şeyleri, güzel düşüncelerinizi anımsayın. Güzel bir müzik çalın. Sevgiden yaratılmış bir evrende olduğunuzu, bir bedene sahip olmanın ne kadar büyük bir armağan olduğunu hissedin. Temiz havada parkta yürüyün ve sevginizi yayın. Aldığınız her nefesle sevgiyi içinize çekin ve verdiğiniz her nefesle sevginizi yayın. Evde geçirilen bugünlerin insanların kolektif olarak uyanmaları ve önceliklerini gözden geçirmeleri için fırsat olduğunu hissediyorum. Yaşadığımız ülke, din, dil, ırk, znegin fakir ayırmayan bir virüs var. Ve bizlere şamanizmin temel öğretisi olan herşeyin – insanların ve bütün canlıların- birbiriyle bağlantılı olduğu dersini gösteriyor. Teknolojik gelişmenin bir virüsün tehdidine yetmeyeceğini. Ve yaşamın paradan daha önemli olduğunu. Umarım insanlık olarak bunu önceliğimiz haline getirebiliriz. Önceki yazılarda içinde yaşadığımız gerçekliğin dokusunun çözülmeye başladığını yazmıştım. İçsel kaynaklarımızla ve doğayla bağlantımızı güçlendirmenin önemini uzun zamandır sürekli anlatıyor ve yazıyorum. Virüs göze görünmüyor belki ama küresel iklim krizi, ekstrem iklim hareketleri, savaşlar gibi son derece görünür sorunlarımız da var. Tanıdığımız bildiğimiz dünyanın sonunun geldiğini hissedenler bugünlerde pek çok. Yeni gerçekliğin dokusunu örecek olanlar da yine bizleriz. Negatif bilinç hallerini dönüştürmek, sağlığımızı korumak ve topluluklarımıza yardımcı olabilmek için çok büyük güce sahibiz. Küresel olarak virüs deneyiminde yaşadıklarımız bana “şamanın ölümünü” çağrıştırıyor. Şamanlar bir ölüme yakın deneyim, psikoz deneyimi yani parçalanma yaşadıktan sonra iyieşir ve bundan herşeyin bir olduğu, Kaynak’la ve evrenin gücüyle bağlantılı olduğu bilgisiyle geri döner. Buna şamanın ölümü denir. Hepimiz bunu anlayabiliriz. Bizi yaşam tarzımızı değiştirmeye mecbur eden bir hastalık, yakın bir ilişkinin sona ermesi, işimizi kaybetmek gibi durumlar yaşar ve “eski” yaşantımızı bırakmaya mecbur oluruz. Bu biraz da yılanın deri değişitirmesine benzer. Bunu bugün hep birlikte deneyimliyoruz. Ve şamanın ölümünde güvenlik ağları da bulunmaz. Yaşamımız parçalanır ve sonumuzun ne olacağını bilemeyiz. Fakat zamanla bu inisiyasyon deneyiminin daha sağlıklı bir yaşamı yarattığını görmeye başlarız. Çünkü inisiyasyonlar sırasında, kişilik olarak bağımlı olduğumuz kimliğimizi kaybederiz. Ve zaman içinde yeniden biraraya gelirken eski kimliğimizin yerini özgün benliğimiz alır. Elbette bize bunu yaşatan deneyimler çok zorludur fakat yeni kimliğimize teslim olduğumuzda, tazelenmiş ve yeniden doğmuş olarak hayata tekrar adım atarız. Herkes beden, zihin ve ruh olduğumuzu konuşuyor. Peki ruh nedir? Bedenimizin ve zihnimizin ötesinde ruhuz. Yani spiritüel ışık. Ve bizler bu ışıkla bağlantı değiliz, bizler spiritüel ışığın kendisiyiz. Öz benliğimiz ruhsal ışık. Ve şamanın ölümü dediğimiz inisiyasyon deneyiminde (ki bu çok güçlü bir vizyon deneyimidir), şamanı evrenin gücünden ayrı tutan her şey – bedeni ve egosu – ondan ayrılır ve şaman biçimi olmayan saf ruh olma halini deneyimler. Yani formsuz ışık. Ruh. Ve her şeyin bir olduğunu, her şeyin saf ışık olduğunu deneyimler. İçimizin derinliklerine giderek, kendi yıldız ışığımızı, kendi ruhsal ışığımızı hissettiğimizde, bu ışığın bedenimizin tüm organlarına, tüm hücrelerine akmasına izin verdiğimizde bizi duygusal ve fiziksel olarak iyileştirmesine de izin vermiş oluruz. Ve içimizdeki bu ilahi ışığın, tıpkı gökyüzündeki bir yıldız gibi içimizden yayılmasına izin verdiğimizde sevdiklerimizin, çevremizdeki herkesin ve tüm yaşam ağının da ışığının parlamasını teşvik ederiz. Dünyanın pek çok yerindeki şamanlar şifa yöntemi olarak ışık yaymayı kullanır. Bu yüzden sizleri Geçmiş yazılarda aylık seremonilerimize katılmaya davet etmiştim. Seremoninin detayları için http://www.samanizmveruyalar.com/dolunay-seremonisi.html adresini ziyaret edebilirsiniz. Buna ek olarak, Nisan ayı başında daha fazlasını yapmak için yönlendirildim. Dileyen herkese açık bir online yayın ile bu zor zamanlarda hayatınıza katabileceğiniz birkaç uygulamayı paylaşmak ve beraberce sanal ortamda bir seremoni yapmak istedim. Tarih, saat ve içerik için web sitemi ve sosyal medya hesaplarımı takip edebilir ve yakınlarınızla paylaşabilirsiniz. Sağlıkla kalın, Simin Sevgili dostlar merhaba,
Bu ay bir yandan çeşitli doğa olayları ve virüslerle ilgili haberleri okurken bir yandan da ne yazacağımı düşünüyordum. O sırada posta kutuma bir mesaj düştü. Mesaj bir soruydu. Eğitimlerin elementlerle çalışmayı içerip içermediğini, elementlere hükmetme konusunu ele alıp almadığımızı soruyordu. Şamanizmde elementlerle çalışırız elbette. Fakat bu çalışma hükmetmekle uzaktan yakından ilgili değil. Temelinde hürmet etmekle ilgili. İki konu hakkında yazmak istedim. Biri güç ve diğeri de elementler. Bildiğiniz gibi, şamanizm doğa temellidir. Bunun anlamı şu: tüm yaşam formları şamanizmde büyük “ailemizin” bir parçasıdır. Buna elementler de dahil. Ve şamanizmdeki temel ilkelerin en önemlisi mütekabiliyet ya da Türkçe olarak karşılıklılık. Bu kutsal karşılıklılık prensibi bize elementler de dahil diğer tüm yaşam formlarını onurlandırmamız, saygı ve nezaket göstermemiz gerektiğini ve bunun karşılığında da onların da bize aynı şekilde karşılık vereceğini anlatır. Şamanik kültürler bunu bilirdi ve yaşam tarzları da bunu yansıtırdı. Hava, Su, Toprak ve Ateş bize hayat veren canlı varlıklar. Onlar bizim ailemiz. Ve insanlık olarak bize hayat veren elementlere durmadan toksik atıklarımızı atıyoruz. Saygı göstermediğimiz, koruyup gözetmediğimiz elementlerin de ekstrem hareketlerini görüyoruz. Gezegenimiz de canlı bir varlık ve kendine ait bir evrim süreci var elbette ve doğa olayları kaçınılmaz. Fakat elementleri koruyup gözetseydik, onlarla sevgi dolu bir ilişkimiz olsaydı bu denli şiddetle hareket ederler miydi? Hayır, etmezlerdi. Ve bunun doğru olduğunu yüreğinizin derinliklerinde sizler de hissediyorsunuz. Elementler bize hayat verir. Onlar olmadan yaşamlarımızı sürdürmemiz mümkün değil. Güneş olmasa gezegenimizde nasıl yaşarız? Havasız nasıl yaşarız? Toprak olmadan, su olmadan yaşayamayız. Bu basit gerçeğe rağmen, elementlerle karşılıklı sevgi ve saygı dolu bir ilişkiyi nasıl geliştirebiliriz diye hiç düşünmüyoruz. Ve korkunç yangınlardaki inanılmaz boyuttaki can kayıplarında, depremler, fırtınalar, çığlar olduğunda yüreğimiz parçalanıyor, kalplerimiz kırılıyor. Ve sosyal medyada ve pek çok farklı platformda yanan yerlere yağmur getirmek, selleri durdurmak, kuraklıkta yağmur yağması niyetleriyle elementleri manipüle etmek için diğerlerini biraraya getirmeye çalışıyoruz. Bunlar kuşkusuz iyi niyetli girişimler ve geçici olarak mucizevi etkileri de olabilir. Fakat dikkatlerden kaçan ve gözardı edilen bir yönü var. Bir yerdeki felaketi durdurmak için elementleri manipüle ettiğimizde başka bir yerde felakate neden olmayacağımızı bilemeyiz. Sorunun bir bölümü bu. Biraz daha derinlemesine baktığımızda, sevgili hocamın da dediği gibi, insanlar doğaya saygı göstermek yerine onu manipüle edebileceklerini hissettiklerinde yaşam tarzlarını değiştirme ihtiyacını hissetmiyorlar. Bu da sorunun diğer bir bölümü. Eğitimlerde ele aldığımız konulardan bir tanesi de gücün tanımı. Güç ve hükmetmek arasında fark vardır. Hükmetmek, gücü birinin ya da bir şeyin üzerinde uygulamak ve manipülasyon içeriyor. Benim için gücün tanımı ise “olumlu değişim yaratma becerisi”. Bu da bizi pek çok ruhsal öğretide olan “dışarısı içerisi gibidir” anlayışına götürüyor. Çevremizdeki dünyada olanlar içsel bilinç durumumuzu bize yansıtır. Değişim bizden gelir, dışarıdan bize gelmez. Görmek istediğimiz değişim bizden başlamak zorunda. Bu anlayıştan hareketle, elementlerle karşılıklı saygıya dayalı bir ilişki geliştirmemiz gerek. Bu büyük bir fark yaratacaktır. Buna nereden başlayabiliriz diye sorarsanız, elementleri onurlandırarak, onlara teşekkür ederek işe başlayabliriz. Şamanik kültürlerde güneşi selamlama uygulaması vardır. Sabah kalktığınızda perdelerinizi açın, hava bulutlu bile olsa güneş oradadır. Güneşin ışığınının içinize dolmasına izin verin ve ona yaşamı sürdürdürdüğü için teşekkür edin. Gün içinde içtiğiniz, yıkandığınız suya teşekkür edin. Onu israf etmeyerek minnettarlığımızı gösterelim. Dışarı çıkıp yürüyüşler yapın ve toprağa teşekkür edin. Alıp verdiğiniz nefes için havaya teşekkür edin. Nefesinizle sevginizi verin ve aldığınız nefesle size geri dönen sevgiyi içinize alın. Nerede yaşıyorsanız oranın ruhuyla, yaşadığınız yerin şefkatli ata ruhlarıyla ve doğa varlıklarıyla da ruhsal bağlantı kurun. Her gün sevginizin yayılmasına izin verin. Ve size geri dönen sevgiyi hissedin. Geçen ay yazdığım gibi, bu ay da dolunay seremonimize devam edelim. Hazırlığınızı yapın ve içsel ışığınızla parlayın. Bu ışığı topluluğumuzun diğer üyeleri ile birleştirin. Bizden yayılan sevgi ve ışık tüm yaşamı sarsın. Dolunay seremonisinin ayrıntıları için http://www.samanizmveruyalar.com/dolunay-seremonisi.html Sevgiyle, Simin Sevgili dostlar merhaba!
Çoğunuzun bildiği gibi yıllar önce bir blogum vardı. Kitap yazmaya başladığımda yazmayı ihmal etmiştim. Elbette o blogu yazmaya başladığımdan bu yana uzun yıllar geçti. Ve zaman insanı değiştirir. Hem ben değiştim, hem de çalışmam değişti. Yeni bir on yıla girerken içsel olarak bir yenilik yapmaya yönlendirildim ve bu aylık bülteni yazmaya karar verdim. Bunu yazmaktaki niyetim okuyucularla, danışanlarımla ve öğrencilerimle paylaşımlarda bulunmak. Şamanizm bir teknikler ya da kurallar bütünü değil. Geçmişi onbinlerce yıla dayanan bir yaşam tarzı. Şamanizm bizlere her şeyin canlı olduğunu, bir ruhu olduğunu ve birbiriyle bağlantılı olduğunu anlatır. Buna da “yaşam ağı” der. Tüm yaşam en derin düzeyde tek nabız, tek nefestir. Her birimiz bu yaşam ağının parçasıyız ve tüm yaşamdan, yeryüzünden, diğer yaşam formlarindan ayriı olma duygusu da yanılsama. Bu yaşam ağdaki her değişim bizi de etkiliyor. Aynı şekilde, bizim de bilincimizdeki her olumlu değişim yaşam ağını olumlu yönde etkiler. Çevremizdeki dünya içsel bilinç durumumuzu bize yansıtır. Ve bizdeki her olumlu değişim bütünü de olumlu etkiler. Dünyada çalkantılı zamanlar içindeyiz. Bildiğimiz gerçekliğin dokusu çözülüyor. Şiddetli doğal ve toplumsal olaylar, canlıların toplu kayıpları yaşanıyor. Bu da yüreğimizi parçalıyor. Bu zor ve çalkantılı zamanlarda merkezimizde kalabilmek, çalkantılı sularda seyredebilmek, kolektifin ağır enerjileriyle sürüklenmek yerine farklı bir enerjiyle yaşamlarımızı sürdürmeyi ve hep birlikte tüm yaşama saygı, sevgi, uyum ve denge içinde bir gerçekliğin dokusunu örmeyi isteriz. Şamanizm, on binlerce yıldır yaptığı gibi bugün de bize bunun için araçlar sunar. Bunları aylık yazılar aracılığıyla da elimden geldiğince sizlerle paylaşmak istedim. 21 Aralık 2019’da Ankara’da Kış Gündönümünü kutladık. Kış mevsimini, yeni döngüyü bir seremoni ile karşıladık. Birçok şamanik uygulayıcı seremonileri yeniay, dolunay, ekinoks ve gündönümü gibi zamanlarda yapmayı tercih eder. Bu döngülerde spiritüel enerjiler daha yoğundur ve seremonilerimize güç katarlar. Seremonilerde doğadaki değişimleri onurlandırırken, her birimizin içindeki değişimleri de onurlandırmış oluruz. Şamanların binlerce yıl boyunca, doğayla insan arasında uyumu sağlamaya çalışırken yaptığı şeyi yaparız. Seremoniden hemen önce katılımcılarla birlikte bir egzersiz yaptık. Bunu sizlerle de paylaşmak isterim. Yeni döngüye ve yeni yıla girerken hayatımıza dair hangi öykü ya da öyküleri geride bırakmamız gerektiği hakkındaydı. Hayatımız ve yaşadığımız durumlarla ilgili olarak kendimize anlatıığımız öykülerin, hayata yaklaşımımız ve hem hayat hem de kendimize olan duygularımız üzerinde güçlü etkisi vardır. Güçlü öyküler bizi günlük hayatımızda dahi güçlendirebilir ya da kısıtlayabilir. Farkında bile olmadan, genellikle kendimize bizi inciten ya da kısıtlayan öyküler anlatırız. Örneğin, kendimize sevilmeye layık olmadığımızı, herhangi bir işi yalnız başımıza halletmemiz gerektiğini, bolluğu ve bereketi sadece çok çalışırsak kabul edeceğimizi, yaratıcı olmadığımızı, ailemiz ya da diğerlerinin bizden daha önemli olduklarını ve bu yüzden onların ihitiyaç ve isteklerine öncelik vermemiz gerektiğini anlatıyor olabiliriz. Bunları ya da benzer hangi öyküyü kendimize anlatıp duruyorsak, bunu yapmak değişime ve yeni bir hayata doğru hareket etmemizi engelleyen bir çıpa, bir ağırlık olur. Diğer yandan öyküler, aynı zamanda ilham verici de olabilirler. Bizleri hareket etmemiz gereken yöne yönelten bir mıknatıs görevi de yapabilirler. Şamanik yolculuk yapmayı biliyorsanız aşağıdaki egzersizi yardımcı ruhunuzla birlikte yapabilirsiniz. Hazırlık yaparak işe başlayın. Yolculuk da seremonidir ve hazırlık gerektirir. Hazırlık konusunu tekrar etmek için Yazılar sekmesinden “Hazırlık Çalışması” başlıklı yazıya tıklayabilirsiniz. Yolculuk yapmayı bilmiyorsanız aşağıdaki egzersizi meditasyon olarak da yapabilirsiniz. Hoşunuza giden bir meditasyon müziği çalın. Hayatınızda sıkışmış hissettiğiniz ve neden ilerleyemediğinize bir türlü anlam veremediğiniz bir konuyu düşünebilirsiniz. Aklınıza gelen bir konu yoksa da yolculuk sırasında size gösterilmesine izin verin. Bulunduğunuz odadan sokağa çıktığınızı hayal edin. Dışarıda sizi bir sis karşılayacak. Yavaşça yürüyüp içinden geçtiğinizde kendinizi ağaçlarla çevrili bir yolda bulacaksınız. Bu yolda yürürken ağaçların güzelliğine bakın, gökyüzüne bakın, bastığınız yeri hissedin. Toprak bir yolda mısınız, çimenlerin ya da kumun üzerinde misiniz? Teninize değen havayı hissedin, saçlarınızın arasında dolaşan bir meltem ya da güçlü rüzgarı hissediyor musunuz? Temiz havayı içinize çekin. Yolda ilerlerken bir binaya varıyorsunuz. Burası bir kütüphane. Sizin bu hayatta şimdiye kadar kendinize anlattığınız öykülerin olduğu bir kütüphane. İçeri girdiğinizde sizi kütüphaneci karşılıyor. Kütüphaneci bir hayvan ya da insan formunda olabilir. Kendinizi tanıtın ve artık size hizmet etmeyen ve bırakmanız gereken öyküleri size getirmesini rica edin. Bunlar tek bir zarf ya da dosya şeklinde olabilir. Eğer belirlemiş olduğunuz bir konu varsa, bu konuda yaşadığınız soruna katkıda bulunan öykü ya da öyküleri içeriyor. Ya da bir konu belirlemediyseniz, farkında olmadan kendinize anlattığınız ve sizi kısıtlayan öyküyü içeriyor. Size verilen kağıdı açın ve dikkatlice bakın. Sonrasında odada bulunan şömineye gidin. Burada yanan güçlü bir ateş var. Ateş arındırıcı, dönüştürücü zeki bir varlıktır. Size şimdiye dek hizmet etmiş fakat artık etmeyen bu öyküyle vedalaşarak kağıdı ateşe bırakın ve küle dönüşünü izleyin. Ateşin çıtırtılarını dinleyin ve ona teşekkür edin. Çalışmanız tamamlandığında yeniden kapıya ilerleyin. Kapıda kütüphaneci size bir zarf veriyor. İçinde yeni döngüyle birlikte ilerlemenizi, yaşam nehriyle birlikte akmanızı destekleyen yeni bir öykü var. Bunu alın ve dikkatlice okuyun. Yolculuğunuz bittiğinde üzerinde düşünebilirsiniz. Kendisine teşekkür edin ve gittiğiniz yoldan geri dönün. Gözlerinizi açın, derin birkaç nefes alın. Topraklanmış olduğunuzdan emin olun. İsterseniz bir yürüyüş yapın ve deneyiminiz üzerine derinlemesine düşünün. Kış mevsiminde olduğumuzu ve havanın soğuk olduğunu biliyorum fakat dışarı çıkın ve doğada yürüyüşler yapın. Şehirde yaşıyor olmanız farketmez, yakınlarınızda mutlaka bir park vardır. Yürüyüşler yapın ve doğa varlıklarını gözleyin, dinleyin. Bir dostunuzla konuşur, dertleşir gibi konuşun. Bu bir ağaç, bir kaya, bir göl ya da deniz olabilir. Ve onları da dinleyin. Bunu düzenli olarak yaptığınızda aranızda bir ilişkinin gelişmeye başladığını göreceksiniz. Son olarak, değerli dostum ve hocam Sandra Ingerman’ın 2000 yılının kış gün dönümünde başlattığı ve her dolunayda bulunduğumuz yerden yaptığımız bir seremoniyi sizlerle de paylaşarak bitirmek istiyorum. Bu seremoniyi uzun yıllardan beri Dünya Ana ve tüm yaşam için yapıyoruz. Eğitimlerimde de öğretiyorum ve tüm öğrencileri bu seremoniyi topluluklarıyla paylaşmaları için cesaretlendiriyorum. Kış gün dönümünde Ankara’da da yaptık. İçsel ilahi ışığımızla bir olup onun parlamasına izin verdiğimiz bir seremoni. Bu seremonideki temel anlayış, öz benliğimizin, doğamızın ruhsal ışık olduğu. Bizlerin, beden ve zihne bürünmüş olan ruhsal varlıklar olduğumuz. İçimizin derinliklerine uzanarak, içimizde bir yıldız gibi parlayan ruhsal ışığımızı hissettiğimizde, bu ışığın hücrelerimizden akmasına izin verdiğimizde kendimizde duygusal ve fiziksel iyileşme sağlamasına da izin vermiş oluruz. İçsel ilahi ışığımızın, gökteki bir yıldız gibi içimizden yayılmasına izin verdiğimizde sevdiklerimizin, çevremizdeki herkesin ve tüm yaşam ağının ışığının da parlamasını teşvik ederiz. Bu şekilde çalışmak hem farkındalığımızı yükseltmemize ve hem içimizde hem de dış dünyamızda daha yüksek bir titreşim yaratmamıza yardımcı olur. İçsel ışık seremonilerinde çevremizi, bir topluluğu, sevdiklerimizi, doğayı ya da dünyayı şifalandırmaya çalışmayız. Daha ziyade, kendi içsel ruhsal ışığımızı hissederek güneşin ışığı gibi bizden yayılmasına izin veririz. Güneşi düşünürseniz, doğası olan ışığı üretmek için çabalamaz ya da ışığının nereye gideceğini seçmez. Bu da dişil bir süreçtir. Yapmak yerine olmak eylemiyle değişim yaratırsınız. Bildiğiniz gibi bu çok bilinen bir öğreti. Dünyada huzur, barış, sevgi, uyum ve denge istiyorsak bunları önce kendi içimizde yaşamamız gerekir. Dışımızdaki dünya bize içsel farkındalık halimizi yansıtır. Ve en önemlisi, algımız gerçekliğimizi yaratır. Seçim sizin. İster diğerlerini ve gezegenimizi hasta ve toksik olarak, ister tüm yaşamı güçlü ve ruhsal ışık olarak algılayabiliriz. Diğer insanlardaki ve her şeydeki ruhsal ışığa ve ruhsal güce odaklanmak, hem bizim hem de onların iyileşme sürecini güçlendirecektir. Işığımızla parlar, onun bizden yayılmasına izin verir ve tüm yaşamı ve dünyamızı ışık olarak algılarsak, işte o zaman iyileşme yaşanır. Ve topluluğun gücü çalışmanın gücünü katlar. Sizleri de her dolunayda ay dünyanın dört bir yanından uygulayıcıların katıldığı bu seremoniye davet ediyorum. Dolunay seremonimizin detaylarını “Yazılar” sekmesinin altındaki “Dolunay Seremonisi” başlıklı yazıda bulabilirsiniz. Sevgiler, Simin |
YazarSimin Işık Uysal Arşivler
Mart 2020
Kategoriler |